Dersimiz Edebiyat
  Nazım Biçimleri
 

…Gazel…
(Nazım Biçimleri)

Gazel divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir. Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir. Gazelin ilk beyti matla, son beyti ise makta adını alır. Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra). Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur. Birden fazla musarra beytin bulunduğu gazel zü’l-metali, her beyti musarra olan gazel ise müselsel gazel adıyla bilinir. İlk beyitten sonraki beyte “hüsn-i matla” (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine “hüsn-ü makta” (son beyitten güzel olması gerekir) denir.

Gazelin en güzel beyti ise beytü’l-gazel ya da şah beyit adıyla anılır. Bunun yeri ya da sırası önemli değildir. Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine “redd’i-matla” denir. Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da “hüsn-ü makta”da söyler. Bu durumda beyit ikinci bir adla mahlas beyti ya da mahlashane olarak anılır. Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına hüsn-ü tahallüs denir. Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de “natamam” gazel denir. Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere “tahmis”, “terbi” adı verilir. 

Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller “yek ahenk gazel”, her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de “yek avaz gazel” olarak adlandırılır. Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller “aşıkane”, içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara rindane denir. Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Bâkî’nin gazelleridir. Kadını, içkiyi ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedîm’in gazelleri, “şuhane”, öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nâbî’nin gazelleri, hakimane gazel denir. Ayrıca felsefi konularda yazılmış gazeller de vardır. Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere “gazelhan”, gazel yazan usta şairlere ise “gazelsera” adı verilir. Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir. Sesle taksim olarak da bilinir.

Gazelin kelime anlamı ahu, ceylan ve kuru yapraktır. Güzellikten, aşktan, onun yüzünden çekilen acılardan, şaraptan, eğlenceden söz eden Divan Edebiyatı nazım şeklidir.

1- Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir. ama genelde bu sayı 5, 7, 9 beyittir.
2- İlk beyit kendi arasında kafiyelidir. Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa, ba, ca, da, ea, fa
3- Gazelin ilk beytine matla(doğuş yeri) denir.

Not: Gazelde yalnızca bir beyit kendi arasında aa şeklinde kafiyelidir.

4- Gazelin son beytine makta (bitiş, kesiliş yeri) denir.
5- Şairin isminin geçtiği beyte taç beyit denir.
6- Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel denir. Bu beyte Şah beyit de denir.
7- Gazelde genelde anlam bütünlüğü aranmaz, anlam beyitte tamamlanır.
8- Bir gazelin bütününde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere yek-ahenk gazel denir.
9- Bütün bir şiirin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere yek-âvâz gazel denir.
10- Divan edebiyatı şairleri bütün maharetlerini gazelde ortaya koyarlar. Büyük şair olmanın en büyük ölçütü gazellerdir.
11- Gazelde konu aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabıdır.
12- Bazı gazellerin matladan sonra gelen beyitlerinde mısralar ortalarından bölünebilir. Bu durumda gazele iç kafiye hakimdir. Böyle gazellere musammat gazel denir.

Gül devri ayş eyyâmıdır zevk u sefâ hengâmıdır
Âşıkların bayramıdır bu mevsim-i ferhunde dem

13- Aruz ölçüsüyle yazılır.
14- Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip, Taşlıcalı Yahya Bey vb. gazelin önemli isimleridir.

Not: Çağdaş edebiyatımızda Yahya Kemâl gazel nazım şeklini yeni bir anlayışla denemiştir.


…Kaside…
(Nazım Biçimleri)

Kasideler, genellikle birini övmek ve yermek amacıyla yazılan şiirler, daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan divan edebiyatı şiirlerdir. Kaside şairlerine kaside-gü (kaside söyleyen), kaside-sera ya da kaside-perdaz (kaside yazan) denir. Çok katı bir kalıpla yazılan kasideler, 6 bölümden oluşur. Türk edebiyatında 13. yüzyılda kullanılmaya başlanır. Nazım birimi beyittir. Beyit sayısı 33-99 arasında değişir. Kasidenin ilk beyitine matla denir. Şair kasidesi içinde matlayı tekrar ederse tecdid-i matla denir. Matlayı birden çok tekrar ederse bu zat-ül metali veya zül metalidir. Kasidenin son beyitine makta , şairin mahlasının bulunduğu beyite taç beyit denir. Kasidenin en güzel beyiti beyt-ül kasid olarak isimlendirilir.

Arap Edebiyatında ilk dönemlerden beri kullanılan çok önemli ve yaygınbir nazım şeklidir. Kaside sözcüğünün anlamı “kastetmek, yönelmek”tir. Edebiyatımızda, din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla, belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlere kaside denir.

Özellikleri:

1- Beyitlerden oluşur. Kafiye düzeni gazelle aynıdır. Yani aa, ba, ca, da, ea, fa … Ancak gazelden daha uzun bir nazım şeklidir.
2- Kaside en az 33, en çok 99 beyitten oluşur. Ancak beyit sayısı 33’den az olan kasideler de vardır.
3- Kasidenin ilk beytine matla denir. Ama şair, şiir içinde matlaı yenileyebilir.
4- Kasidenin son beytine makta denir.
5- Şairin isminin geçtiği yere taç beyit denir. Sonlara doğrudur.
6- Kasidenin en güzel beytine beytü’l-kasid denir.
7- Aruz ölçüsüyle yazılır.
8- Bu türün en meşhur ismi Nef’i’dir.
9- Kasidenin kendi içinde belli bölümleri vardır.

Kasidenin Bölümleri:

1- Nesib (teşbib): Giriş bölümüdür. Kasidenin tasvir bölümüdür. Burada, asıl konuya geçilmeden önce ramazan, bayram, bahar, yaz, savaş gibi konular ele alınır.

2- Girizgâh: Kasidenin ikinci bölümüdür. Asıl konuya giriş için uygun bir ortam hazırlama yani giriş bölümüdür.

3- Medhiye: Bu bölümde şair kimi övecekse onun yüceliklerini, başarılarını, erdemlerini anlatır. Bu bölümde abartı ve ağır bir anlatım göze çarpar.

O sultan ki cism-i cihân cânıdır
Zamânın zamân-ı baharıdır.ü

4- Fahriye: Şair bu bölümde kendini ve şiirini över. Abrtılı bir anlatım söz konusudur.

5-Tegazzül: Şair zaman zaman monotonluğu kırmak için kasidenin içinde, aynı ölçü ve uyakla gazeller yazar. Bu gazelin yazıldığı yer, tegazzül bölümüdür.

6- Taç: Şair bu bölümde mahlasını ( Şiirdeki ad, takma ad) kullanır.

7- Dua: En son bölümdür. Burada, övülen, kendisi için kaside yazılan kişi için dua edilir. Kişi için dua edilir. Kasidenin son bölümüdür.

Hüdâ ömrünü ber-karâr eylesin
Verip maksadın kâm-kâr eylesin
Not: Kaside, bir maksat için yazılmış şiirdir. Şairin bir isteği vardır. Bu bakımdan bir dilekçe olarak değerlendirilebilir. Çünkü şair, bu şekilde kompozisyona yer veren bir manzume ile hem isteğini söylemekte, hem de yeteneğini göstermektedir.

Kaside Çeşitleri:Kasideler şu ölçülere göre sınıflandırılırlar.

1. Nesip (teşbip) bölümlerinde işlenen konulara göre:Bahariye (Bahar), Iydiye (Bayram), Şitaiye (Kış) Ramazaniye (Ramazan), Sayfiye (yaz)

2. Rediflerine göre: Su Kasidesi, Sühân kasidesi, Gül kasidesi, Sünbül Kasidesi

Not: Şehirleri konu edinen kasideler de vardır. İstanbul Kasidesi

3-Konularına göre:

Tevhid: Allah’ın varlığını ve birliğini anlatan kasidedir.

Münacaat: Allah’a yalvarmak için yazılan kaside.

Naat: Hz. Muhammed(S.A.S)’i ve din büyüklerini anlatmak için yazılan kasidedir.

Medhiye: Devrin ileri gelen kişilerini övmek için yazılan kaside çeşididir.

Mersiye: Sevilen insanların ölümünden duyulan acıları anlatan kasidedir. Türk Edebiyatında bu kasidenin en güzel örneklerinden biri Baki’nin Kanuni Sultan Süleymân için yazdığı Kanuni Mersiyesi’dir.

Hicviye: Herhangi bir kişiyi yermek amacıyla yazılan kasidelerdir. Acımasız ve abartılı bir dil kullanılır. Edebiyatımızda hicviyenin en güzel örneklerini Nef’i vermiştir. Onun Siham-ı Kaza’sı bu türün en güzel örneklerinden biridir.

Not: Divan şiirindeki tevhid, münacat, naat, mehdiye, mersiye, hicviye gibi türler, nazım türü kavramıyla karşılanır ve başta kaside olmak üzere çeşitli nazım şekilleriyle yazılabilirler. Mesela, mersiyeler terkib-i bend; tevhid ve münacaatlar terkib-i bent ve terci-i bend; medhiyeler gazel, hicviyeler terkib-i bend nazım şekilleriyle de yazılabilir.

…Müstezat…
(Nazım Biçimleri)

Müstezat, Arapça’dan Türkçe’ye geçmiş bir kelimedir. Arapça, ziyade sözcüğünden kaynaklanır.

1) Kelime anlamı olarak çoğalması istenilen, artmış anlamına gelir. Günümüzde bu anlamıyla fazla kullanılmamaktadır.

2) Bir edebiyat terimi olarak, her dizesine bir küçük dize eklenmiş divan edebiyatı nazım türünü ifade eder.

Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerek oluşturulan şiir biçimidir. Çoğunlukla aruzun “mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün kalıbı kullanılarak yazılırlar. Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan mef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir. Eklenen bu kısa dizeye ziyade denir. Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize bir beyit sayılır. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur. Ziyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır. Tez ziyadeli müstezatlara “sade” çitf ziyadeli olanlara ise “çift” adı verilir.

 

Özellikleri:

1. Her beyitte uzun mısraların sonuna eklenen ve ziyâde mısra da denilen kısa mısralar yer alır.
2. Gazelden türemiştir.
3. Genellikle divanların gazelleri ve kasideleri arasında yer alır..
4. Müstezatta gazelde olduğu gibi aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabı gibi konular işlenir.
5. Divan şiirinin sanatlı ve artistik şekillerindendir. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütünlük oluşturur.

Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figânın
Zabt eyle dehânın
Hançer gibi deldi yüreğim tîg-i zebânın
Te’sîr-i lisânın

…Kıt’a…
(Nazım Biçimleri)

Sözlük anlamıyla “parça” demek olan Kıt’a, nazım terimi olarak iki ya da daha çok, 9-10 beyte kadar olan, matla’ ve mahlas beyti bulunmayan, gazelde olduğu gibi, yani xa xa xa kafiyeli bir nazım şeklinin adıdır. Matla’ ve mahlas beytinin yokluğu dışında da kıt’a ile gazel arasında şekil ve konu bakımlarından ayrılıklar vardır. İki beyitli kıt’a yazıldığı halde bu kadar kısa ga­zel yoktur. Ayrıca gazelin beyit sayısı sınırlı olduğu halde 15 beyitten de uzun 30-40 beyte kadar uzayan kıt’alar yazılmıştır. Böyle uzun kıt’alara Kıt’a-i ke­bîre denir. Gazeller genellikle aşk ve sevgili konularını işledikleri halde kıt’anın konusu daha geniştir: Felsefî, tasavvufî bir fikir, bir hayat görü­şü, bir nükte, bir kişiyi övme ya da yerme, bir olayın tarihi kıt’anın konusu olabilir.

 

Kıt’alarda mahlas bulunmayışı genel bir kaide olmakla birlikte uzun kıt’alarda şairler çoğunlukla mahlaslarını söylemişlerdir. Kısa, hatta iki beyitli kıt’alarda az da olsa mahlas söylendiği olmuştur. Kıt’a, özellikle iki beyitli kıt’alar, edebiyatımızda çok kullanılmış, kıt’a sö­züyle de daha çok bunlar anlatılmıştır. İki beyitli kıt’aların öteki kıt’alar gibi xa xa şeklinde kafiyeli olanları yanında ab ab şeklinde kafiyeli olanları da vardır. Bu arada aslında nazm olan ve aa xa şeklinde kafiyelenen na­zım şekillerine de yanlış olarak kıt’a denmiştir:

 

Tecelli ber urur yer yer sevâd-ı dağ-ı cânumdan
Cihanda Tür-ı aşkum nûr akar her gülsitânumdan
Nola bağ-ı cihanda olsa mihr ü mahdan meşhûr
Bu kıt’am tâze bir güldür gülsitân-ı beyanumdan


Şair, ilk beyit mukaffa olduğu için şiirine “nazmum” diyeceği yerde “kıt’am” demiştir. Şairin kıt’a sözünü geniş anlamda düşündüğü anlaşılıyor. İki beyitli kıt’alar, böyle ilk beyitlerinin kafiyelerine, hatta vezinlerine bakıl­maksızın her zaman nazm ve rubâ’î ile karıştırılmıştır. Tezkireler ve şiir mecmualarında kıt’a veya nazm yerine ruba’i ile nazm yerine kıt’a denildiği gibi, mürettep divanların çoğunda da bu üç şekil “rubâ’iyyat” ve “mukatta’ât” başlık­ları altında bir arada toplanmışlar, özellikle kıt’a ile nazm her zaman bir arada sı­ralanmıştır. Halbuki nazm ve rubâ’înin ilk beyitleri mukaffa olduğu gibi, ayrıca ruba’i kendine özel kalıplarıyla yazılır. Kıt’anın ise başlıca özelliği ilk beytinin kafiyeli olmayışıdır.

 

 

Edebiyatımızda iki beyitten uzun kıt’alar ve kıt’a-i kebîreler dini şiirlerde, övgü ve hicivlerde ve özellikle tarih düşürmede kullanılmıştır. Kıt’a sözü ayrıca daha geniş anlamda “bend” yerine de kullanılmıştır. Şarkı, murabba’, muhammes gibi bendlerden oluşan nazım şekillerinin her bendine be­yit ve mısra’ sayılarına bakılmaksızın”parça” anlamında kıt’a denmiştir

 

Kıt’a, az ya da çok her şairin divanında yer alan bir nazım şeklidir. Övgüler ve tarihlerde kullanılan kıt’alarla, kıt’a-i kebireler divanlarda genellikle kaside­lerden sonra, öteki kısa kıt’alar ise divan sonlarında”mukatta’ât” adı altında top­lanmışlardır. En çok kıt’ası olan şairler arasında 69 kıt’a ile Necâti Bey (ölm. l508-09), 42 kıt’a ile Fuzûlî (ölm. 1556), 64 kıt’a ile Nev’î Yahyâ (ölm. 1599), 27 kıt’a ile Bâkî (ölm. 1600), 33 kıt’a ile Rûhî-i Bağdâdî (ölm.1605) sayılabilir. XVII. yüzyıl sonlarında Nâbî (ölm. 1712), bir kısmı tarih ve kıt’a-i kebire olmak üzere 150’den çok, Sabit (ölm. 1712),70 ve Beylikçi Ab­dülbaki Ârif (ölm. l7l3)(68), 68 kıt’a yazmışlardır.

 

XVIII. yüzyılda Nedîm (ölm. 1730)’in 26 kıt’ası ile pek çok tarih kıt’ası, Mehmet Emin Belîğ ) ölm. 1758)’in 58, dördü kıt’a-i kebîre olmak üzere Galib Dede(ölm. 1798-99)’in 49 ve Enderunlu Fâzıl (ölm. 1810)’ın 31 kıt’ası vardır.

Özellikleri:

1. Genelde 2-12 beyitten oluşur. Beyit sayısı ikiden fazla olan kıt’alara kıt’a-ı kebir(büyük kıt’a) denir.
2. Matla beyti olmayan bir nazım şeklidir. Kafiye düzeni ab, a(c)b ‘dir.
3. Mahlasız şiirlerdir.
4. Mısralar arasında anlam bütünlüğü bulunur.
5. Konuları önemli bir düşünce, hikmet, nükte, yergi, övgü, hayat görü vs. olabilir.

Dün elin yumuş dilerdi kim rakîb
Yaş eliyle duta zülfün dilberin
Âh edip eydür uzaktan Hâtifî
Dutma bir zaman kurusun ellerin

Hâtifî


…Rubai…
(Nazım Biçimleri)

Rubai, kendine özgü bir ölçüsü olan, 4 dizelik ( mısralık ) bir divan edebiyatı nazım biçimidir. Tam bir anlam ifade eden, kendine özgü bir ölçüsü olan, dört dizelik bir nazım biçimidir. Rubailerde birinci, ikinci, dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize ise serbesttir. İki beyitlik kıtalar biçiminde yazılmış rubailer de vardır. Her dizesi birbiriyle uyaklı rubailere “rubai-i musarra” ya da “terane” adı verilir. Rubainin, aruzun hezec bahrinden 24 kalıbı bulunur. Bunlardan; mef’ûlü birimiyle başlayan 12 kalıba “ahreb”, mef’ûlün birimiyle başlayan öbür 12 kalıba da “ahrem” denir. Kalıpların sonu “fâül” ya da “fa” birimiyle biter.

 

Rubainin her dizesi ayrı bir ölçüde olabildiği gibi, dört dizesi de aynı ölçüde olabilir. Türk divan şiirinde daha çok ahreb kalıbına rastlanır. Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir. Ve divan şairlerinin divanlarının sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar. Bu türün tartışmasız en büyük şairi Ömer Hayyam’dır.

 

Türk edebiyatında Mevlana’nın Farsça yazdığı felsefi rubailer bu türün hızla yayılmasına neden oldu. Kara Fazlî, Fuzuli 16. yüzyılda bu türün en usta örneklerini verdiler. Divan edebiyatı nda 17. yüzyıl rubainin altın çağı oldu. Azamizade Haletî, yazdığı bin kadar rubai ile “en büyük Osmanlı rubai şairi” olarak tanındı. Cumhuriyet döneminin en büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır. Arif Nihat Asya ise rubailerini “Rubaiyyat-ı Arif ” adlı eserinde toplamıştır.

Özellikleri:

1. Kafiye düzeni aaxa ya da aaaa biçimindedir.
2. Rübailerde aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, tasavvuf veölüm gibi konular işlenir.
3. Rübai diğer nazım şekillerinden farklı olarak özel bir ölçüyle yazılır. 24 kalıbı vardır.
4. Rübaide ilk iki dize fikrin hazırlayıcısıdır. Asıl söylenmek istenen düşünce 3. veya 4. dizede ortaya çıkar.
5. Genelde mahlasız şiirlerdir.
6. Rübai Edebiyatımıza İran Edebiyatından geçmiştir.
7. Rübai’nin en büyük şairi İranlı Ömer Hayyâm(XII yy)’dır. Türk edebiyatının en usta şairleri Kara Fazlî, Azmizâde Haletî, Nâbî ve son dönemde de Yahya Kemâl’dir.

Ahvâl-i cihânı her zaman söyleşelim
Amma gam-ı aşkımız nihân söyleşelim
Ey vâkıf-ı râz-ı aşk olan ârif-i cân
Ney gibi seninle bî-zebân söyleşelim

Azmizâde Halefi


…Şarkı…
(Nazım Biçimleri)

Şarkı, Divan şiirinde bestelenmek için yazılan uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelik bendlerden oluşan nazım birimidir.Kafiye düzeni; x: değişken aa xa şeklindedir. Türk Edebiyatında bestelenmek amacıyla yazılan milli bir nazım biçimidir. Halk edebiyatındaki türkünün karşılığıdır.

 

Aruz ölçüsünün her kalıbı ile kullanılır.Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir. Murabbaya benzer. 5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir. Üçüncü dizeye meyan, dördüncü dizeye nakarat denir. Aşk, sevgili, ayrılık, içki ve eğlence konularında yazılır. Divan edebiyatının ilk şarkı yazarı Nail-i Kadim’dir.Lale Devrinde ise en önemli temsilcisi Nedim dir.En çok şarkıyı Enderunlu Vasıf yazmıştır. Müzikte, türkünün karşıtı olarak, Şarktan gelen, batılı anlamında kullanılır.

 

Şarkı çeştli ses sanatçıları tarafından söylenerek Türk toplumunun musikisinde önemli bir yer tutmaktadır.şarkıda şair son bendde mahlasını söyler.Şarkıda her bentin üçüncü mısrası miyan(orta)miyanhanedir.Miyan daha çok şarkının en güzel ve dokunaklı bölümüdür.Bestenin en önemli bölümüdür.şarkıların konusu genellikle aşk,sevgilinin güzelliği ,eğlence ve içkidir.halk edebiyatında türkü türünün divan edebiyatına yansıması gibidir.
Divan şiirine Türkler’in kazandırdığı bir nazım şeklidir. Şarkıda ilk bendin dördüncü mısraı bütün bentlerde tekrarlanmaktadır. Nazım birimi, kafiye şeması bakımından koşmaya benzer. Ölçü, beste, dil ve anlatım yönünden koşmadan ayrılır. Buna nakarat denir. Şarkılar bestelenmek üzere yazılır. Bu sahanın ustası Nedim’dir.

 

Özellikleri:

1. Halk edebiyatındaki türkünün karşılığıdır.
2. Kuruluşu ve kafiye düzeni yönüyle murabbaya benzer. aaaa, bbba, ccca…
3. Bestelenmek için yazıldığından fazla uzun değildir.
4. Dörtlüklerden oluşur ve dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir.
5. Şarkının konusu genellikle aşk, sevgili, ayrılık, içki ve eğlencedir.
6. Geniş halk kitlelerine hitap ettiğinden dili genelde sadedir.
7. Şarkının en önemli isimleri Nedim, Enderunlu Vasıf’tır. Yakın dönem şairlerinden olan Yahya Kemâl’in de pek çok şarkısı vardır.
8. Günlük dile ait söyleyişler ve halk deyişleri vardır.

Kalbim yine üzgün seni andım derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Sendin boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otlar solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzim
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Yahya Kemâl

…Murabba…
(Nazım Biçimleri)

Murabba (Osmanlıca: مربع), bent adı verilen dört dizelik kıt’alardan oluşan şiir türüdür. Kelime anlamı “dörtlük” demektir. Aynı ölçüde dörder dizelik bentlerden oluşan nazım şeklidir. Uyak düzeni genelde aaaa/bbba/ccca/ddda/… şeklinde olmakla beraber, ilk bendi kafiyeli olmayan ya da sonraki bentlerde kafiyesi tekrarlanmayan murabbalar da vardır. Çoğu zaman üç ila yedi bentten oluşur. Divan edebiyatında 15. yüzyılda sultanü’ş-şuara (şairler sultanı) unvanlı Ahmed Paşa tarafından kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatında da Namık Kemal bu türün başarılı örneklerini vermiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren şarkı şeklinde bestelenen eserlerin büyük bir kısmı murabba tarzında yazılmıştır.

Özellikleri:

1. Nazım birimi dörtlük olan nazım şekillerinden biridir.
2. Kafiye düzeni aaaa, bbba, ccca
3. Genellikle 4 ile 8 dörtlükten oluşur.
4. Her konuda murabba yazılabilir. Ancak dini ve didaktik konular ile övgü, yergi, manzum mektup, mersiye vs. türlerde murabba nazım şekli daha çok kullanılmıştır.
5. Aruz kalıbıyla yazılır.
6. Önemli murabba şairleri Aşki, Muhabbi, Hayreti, Taşlıcalı Yahya Bey, Fuzuli sayılabilir.

Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül
Kuru seydâya yiler bî-ser u bî-pây gönül
Demedim ben sana dolaşma an hây gönül
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül


…Terkib-i Bent…
(Nazım Biçimleri)

Bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir. Yaşamdan, talihten şikayet; felsefi düşünceler, dini, tasavvufi konular ve toplumsal yergilerin işlendiği şiirlerdir. En az beş en fazla on bentten oluşur. Her bent de beş ila 10 beyitten oluşur. Bentlerin kafiye düzeni gazele benzer. Her bendin (terkib-hane, kıta) sonunda vasıta beyti denen bir beyit vardır. Her bendin sonunda farklı vasıta beyitleri kullanılır. Bunlar bentlerden ayrı olarak kendi aralarında uyaklanır. Bentlerin kafiyelenişi gazeldeki gibidir. aa xa xa xa xa xa bb cc xc xc xc xc xc dd … (aa aa aa aa aa aa bb cc cc cc cc cc cc dd) Edebiyatımızda Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa bu türün iki önemli şairidir. ikisi de toplumsal konularda yazmıştır.

1. Terkib-i bend bentlerden oluşmuş bir nazım şeklidir.
2. Her bent 5 ile 10 arasında beyitten oluşur.
3. Bentlerin sayısı 5 ile 12 arasındadır.
4. Bentlerin kafiye düzeni gazeldeki gibidir.
5. Her bentin sonunda “vasıta beyti” adı verilen bir beyit bulunur. Vasıta beyti her hanenin sonunda değişir. Eğer değişmiyorsa terci-i bend olur.

 

 

. Bend: aa ba ca da ea … vv
II. Bend: bb cb db eb fb … yy

 

6. Hemen her türlü konunun ele alınabildiği terkibi bend edebiyatımızda çok kullanılmıştır. 7.özellikle Naat, mehdiye, hicviye vb. Nazım türleri, sosyal konular, din, tasavvuf ve felsefe konuları, terkib-i bend nazım şekli ile rahatlıkla anlatılmıştır. Ancak terkib-i bendin başlıca konusu mersiyedir.(Bâkî’nin Kanunî Mersiyesi, Şeyh Gâlib’in Esrâr Dede Mersiyesi)

7. Aruzla yazılır.
8. En önemli terkib-i bend üstadı Bağdatlı Ruhi’dir. Tanzimat şairi Ziya Paşa da önemli bir isimdir. 

…Terci-i Bent…
(Nazım Biçimleri)

Terci-i bend, uyakları(kafiyeleri) gazel biçiminde düzenlenmiş “hane” adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının (genellikle 5-12 hane) “vasıta” denen ve sürekli yinelenen bir beyit ile birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimidir. Bent sayısı ve bentlerdeki beyit sayısı bakımından terkib-i bentle aynıdır. Beyitler terkib-i bent gibi uyaklanır. Terci-i bentte bentleri birbirine bağlayan vasıta beyiti her bentten sonra aynen tekrarlanır. Terci-i bentte vasıta beyiti aynen tekrarlandığı için konular arasında uyum olmak zorundadır. Dolayısıyla terci-i bentte konu bütünlüğü vardır. Vasıta beyitinin uyaklanışı ise farklıdır.

Özellikleri:

1. Bentlerden oluşmuş bir nazım şeklidir.
2. Her bent 5 ile 10 arasında beyitten oluşur.
3. Bentlerin sayısı 5 ile 12 arasındadır.
4. Bentlerin kafiye düzeni gazeldeki gibidir.
5. Her bentin sonunda “vasıta beyti” adı verilen bir beyit bulunur. Ve bu beyit hiç değişmez. Eğer değişirse terkib-i bent olur.
I. Bend: aa ba ca da ea … vv
II. Bend: bb cb db eb fb … vv

 

6. Terci-i bentlerde vasıta beyti her bendin sonunda aynen tekrarlandığı için, aynı fikir çerçevesinde toplanan bir konu bütünlüğü vardır. Vasıta beyti şiire monotonluk vermeyecek şekilde güzel olmalıdır. Bu sebeple zor yazılan bir şiirdir.

7. Terci-i bendin konuları arasında felek, Allah’ın kudreti, kainatın sonsuzluğu, hayatın zorlukları, dünyadan şikayet vb. soyut konular ile mersiye, mehdiye, tevhid gibi nazım türleri ilk sırayı alır.
8. Aruzla yazılır.

En önemli terci-i bent sanatçıları Ziya Paşa ve Şeyh Galip’tir.

 
 
  Bugün 28571 ziyaretçi (36955 klik) kişi burdaydı! .
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol